featured
  1. Haberler
  2. Analiz
  3. İran ve Rusya’dan Batı’nın baskısına karşı meydan okuyan ittifak

İran ve Rusya’dan Batı’nın baskısına karşı meydan okuyan ittifak

Güç, baskı ve ortaklık: İran’ın Rusya ile yeni nükleer dönemi!
BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girmesinden sadece birkaç gün önce imzalanan 25 milyar dolarlık Rusya-İran nükleer anlaşması, Batı’nın baskısına karşı bir direnişin işareti olarak görülüyor. Tahran’ın uzun vadeli enerji hedeflerinin merkezinde ise küçük modüler reaktörler yer alıyor.

BM yaptırımlarının İran’a geri dönmesinden sadece birkaç gün önce, Rusya, İran ile büyük bir nükleer anlaşmaya imza attı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan arasında Ocak 2025’te imzalanan ilk anlaşmanın ardından, iki taraf güneydeki Hürmüzgan Eyaleti’ndeki Sirik’te dört küçük ölçekli nükleer santral inşa etmek için 25 milyar dolarlık bir mutabakat zaptı (MoU) imzaladı. Rosatom Başkanı Aleksey Lihaçev ve İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Nükleer Enerji Şefi Muhammed Eslami, anlaşmayı 24 Eylül’de tamamladı.

Rusya’daki Dünya Atom Haftası ( WAW ) ve Moskova’daki Atom Expo 2025 fuarı kapsamında, 26 Eylül’de İran Atom Enerjisi Örgütü’nü (AEOI) temsil eden İran Hürmüz Şirketi ile devlete ait Rosatom’un bir yan kuruluşu olan REP Şirketi arasında bir takip anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, kıyı kenti Sirik’te dört adet gelişmiş üçüncü nesil küçük nükleer santral ünitesinin inşasını öngörüyor.

İran’ın nükleer tesislerini gösteren harita. (Kaynaklar: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü, Wisconsin Nükleer Silahların Kontrolü Projesi, Amerikan Girişim Enstitüsü)

Anlaşmanın detayları

Anlaşmaya göre, İran’daki nükleer santrallerin inşasından REP Şirketi sorumlu olacak. Hürmüzgan Eyaleti’ndeki “İran Hürmüz” nükleer santral sahası, planlanan toplam kapasitesi 5.000 megavat (MW) olacak şekilde yakında tasarım ve ekipman aşamasına geçecek. Sirik bölgesindeki yeni santral ünitelerinin her biri yaklaşık 1.255 MW kapasiteye sahip olacak ve toplamda planlanan 5.000 MW’a ulaşacak. Proje, İran’ın güneydoğusundaki Sirik’in Kuhstak ilçesinde 500 hektarlık bir alanı kapsayacak şekilde hayata geçirilecek.

AEOI’ye bağlı İran Hürmüz Atom Santralleri Şirketi CEO’su Nasser Mansour Sharifloo,  Atom Expo 2025 fuarı sırasında yaptığı açıklamada, “İran’ın stratejik ve uzun vadeli hedefi, ülkede 20.000 MW nükleer enerji üretimine ulaşmaktır. İlk santral ünitesinin 2031’de (İran takvimine göre 1410) yörüngeye girmesini ve böylece 20.000 MW nükleer elektrik üretim hedefinin 5.000 MW’ına ulaşılmasını umuyoruz.” dedi. 

Buşehr’in Ötesinde: İran’ın nükleer kapasitesinin genişletilmesi

İran, son yıllarda elektrik, doğalgaz ve su kıtlıklarında ciddi dengesizliklerle karşı karşıya kalmıştır. İran’ın nükleer enerji üretimindeki ilerici adımlarına rağmen, mevcut bazı veriler,  nükleer enerjinin İran’ın mevcut elektrik üretim karışımında hâlâ ihmal edilebilir bir paya sahip olduğunu göstermektedir.

Uzmanlar, İran’ın küresel bir elektrik üretim seviyesine ulaşması için mevcut nükleer enerji üretiminin beş ila dokuz katını üretmesi gerektiğine inanıyor. Gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak için ise mevcut nükleer enerji üretiminin yaklaşık 18 katına ihtiyaç duyuluyor. Nükleer endüstri için 20 yıllık stratejik belgenin temel ilkelerinden biri, 20.000 MW nükleer enerji üretimine ulaşmak. Planlanan stratejilere göre, 20 yıllık bir öngörüyle ülke elektriğinin %10’u nükleer enerjiden karşılanacak. 

İran’ın güneydeki Buşehr’de bulunan ve 1.000 MW kapasiteli tek bir faal nükleer santrali bulunmaktadır ve bu, ülkenin enerji ihtiyacının yalnızca yüzde birini karşılamaktadır. “İran’ın Hürmüz Nükleer Santrali”, Buşehr Nükleer Santrali’nden sonra ülkenin ikinci nükleer tesisi olacaktır. İran, dört adet gelişmiş üçüncü nesil küçük nükleer santral ünitesinin, ülkenin enerji dengesizliği ve su sıkıntısının bir kısmını gidermeye yardımcı olacağını umuyor. Ortalama 77.000 MW tüketimle, bu projelerin tamamlanması İran’ın mevcut elektrik tüketiminin yüzde 11’ini oluşturacaktır. Bu rakam, Buşehr’de 1.000 MW’lık bir reaktörün tamamlanmasına rağmen, şu anda tüketimin yalnızca yüzde 1,29’una denk gelmektedir. 

Öte yandan, 1.000 MW’lık bir reaktör,  günde 100.000 ila 150.000 MW-saat arasında suyu tuzdan arındırabilir; bu da yılda 36 milyon ila 55 milyon metreküp içme suyuna denk gelir. 8.000 MW’lık nükleer kapasitenin tamamlanmasıyla İran, yılda 440 milyon metreküpe kadar deniz suyunu tuzdan arındırabilecektir. Ortalama yıllık su tüketiminin 6,155 milyar metreküp olduğu göz önüne alındığında, bu miktar İran’daki içme suyu tüketiminin yüzde yedisine denk gelmektedir. 

İran’ın yeni nükleer politikası: Küçük Modüler Reaktörler (SMR)

İran, son yıllarda kıyı bölgelerinin dışında veya büyük nehirlerin yakınında inşa edilebilen ve işletmesi için daha az su kaynağı gerektiren Küçük Modüler Reaktörlerin (KMR) inşasına yönelmiştir. Bu santrallerin inşası da daha kısa sürmektedir. İran, özellikle ülkenin doğu bölgesinde, ülkenin geniş alanları ve seyrek nüfusu nedeniyle bu tür santrallere ihtiyaç duymaktadır.

Rusya, küresel pazarlarda ABD, Çin, Fransa ve Güney Kore ile birlikte reaktör inşasında aktif rol oynamaktadır. Bölgedeki dört büyük projede Ruslar, İran, Türkiye ve Mısır için enerji santralleri inşa etmiştir. Rusya-İran SMR Mutabakat Muhtırası’nın imzalanmasıyla neredeyse aynı zamana denk gelen bir zamanda, Türkiye,  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi sırasında Washington ile benzer bir anlaşmaya varmıştır. Dolayısıyla, İran’ın Rusya ile yaptığı son anlaşma, İran’ın SMR inşa etme ve geliştirme konusundaki yeni nükleer önceliğine doğru atılan ilk adımdır. 

Savaşın gölgesinde ortaklık

Rusya ve İran arasındaki nükleer anlaşmanın, Haziran ayında 12 gün süren İsrail-İran savaşından üç ay sonra imzalandığını belirtmek önemlidir. İsrail ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini hedef aldığı savaş sırasında, Ruslar tarafından 1993 yılında tamamlanan ve 2011’den beri faaliyette olan Buşehr nükleer santrali İsrail tarafından saldırıya uğramamıştır. İran, Natanz ve Fordow’da yaptığı gibi Buşehr tesisinde uranyum zenginleştirmemiş olsa da, Moskova’nın Tel Aviv ile olan bağları, tesise yönelik bir İsrail saldırısını caydırmada kritik bir rol oynamış gibi görünmektedir.

Böyle bir saldırı, Rosatom’un katılımını ve yatırımını önemli bir riske atabilirdi. İran ve İsrail arasındaki ateşkes oldukça kırılgan olsa ve iki taraf arasında savaşın yeniden başlaması ihtimali bulunsa da, Rusya ve İran İslam Cumhuriyeti tarafından imzalanan SMR inşaat anlaşması, Moskova’nın üzerinde anlaşmaya varılan nükleer tesislere olası bir saldırı riskinden endişe duymayacağını gösteriyor.

Hürmüzgan Eyaleti’ndeki yeni Sirik nükleer santralinin inşaatı. (Kaynak: IRNA)

İran-Rusya iş birliği baskı altında

“Snapback mekanizması” 28 Eylül’de devreye girdi. Bu, 2015 öncesinde yürürlükte olan BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarının (1696, 1737, 1747, 1803, 1835 ve 1929 sayılı kararlar dahil) İran’a yeniden uygulandığı anlamına geliyor. Rusya ve Çin, altı aylık snapback mekanizmasını ertelemek için bir Güvenlik Konseyi kararı çıkaramadı ve yeniden yürürlüğe koymayı eleştirdi. AB ve Japonya ise yaptırımlara uyduklarını teyit etti ve Birleşik Krallık, İran’a karşı iki ek önlem daha uygulamaya koydu.

İran açısından bakıldığında, Rusya ve Çin tarafından önerilen iki Güvenlik Konseyi kararı, Moskova ve Pekin’in İran’a yönelik uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasını yasadışı olarak gördüğünün ve 2006-2013 yaptırımlarının aksine, özellikle Rusya’nın Tahran’a yönelik BM yaptırım kararlarına uymasının pek olası olmadığının sinyalini veriyor.

Güvenlik Konseyi’ndeki hakim atmosfer, Avrupa Ortak Kapsamlı Eylem Planı (KOEP) üçlüsünün (Fransa, İngiltere, Almanya) ve ABD’nin tutumlarıyla birlikte, geri tepme mekanizmasının devreye gireceği ve BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe gireceği konusunda hiçbir şüphe bırakmadı. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan Rusya, bu sürecin tamamen farkındaydı. Ancak yaptırımların yeniden yürürlüğe girmesinden sadece birkaç gün önce, İran ile nükleer anlaşmayı tamamlayarak Batılı güçlere açık bir mesaj verdi.

Yaptırımlar, şüphesiz son yıllarda Rusya ve İran arasındaki yakınlaşma ve iş birliğinin temel itici gücü olmuştur. 2015 JCPOA anlaşmasını izleyen üç yıllık aranın yanı sıra, İran yaklaşık yirmi yıldır BM yaptırımlarına veya ABD’nin geniş kapsamlı tek taraflı yaptırımlarına maruz kalmıştır ve bu yaptırımlar, ABD’nin Mayıs 2018’de JCPOA’dan çekilmesinin ardından tamamen yeniden başlamıştır. Aynı zamanda, Rusya, Ukrayna’daki savaşın görünürde bir sonu olmaksızın, kapsamlı Batı yaptırımları altında kalmaya devam etmektedir.

Stratejik önem

Daha geniş bir bağlamda, Rusya ve İran arasında dört SMR inşa etmek için imzalanan 25 milyar dolarlık anlaşma -İran ile Batı arasında nükleer mesele ve Rusya ile Batı arasında Ukrayna savaşı nedeniyle artan gerginlikler ortasında- günümüzün çok kutuplu dünyasındaki çıkarların uyumunu yansıtıyor. Anlaşma aynı zamanda Rusya’nın Batı Asya genelinde nükleer santrallere yatırım yapma ve inşa etme konusundaki daha geniş stratejisinin bir parçasını oluşturuyor. İmzanın ardından Rosatom CEO’su Aleksey Likhachev, projeyi “stratejik bir proje” olarak nitelendirerek, Rusya’nın bölgedeki nükleer enerji varlığını genişletmek açısından önemini vurguladı.

Rusya, son yıllarda birçok Basra Körfezi ülkesinde nükleer enerji altyapısının geliştirilmesinde kilit bir rol oynamıştır. Devlet nükleer şirketi Rosatom aracılığıyla Rusya, BAE ve Suudi Arabistan’da anlaşmalar imzalamış ve nükleer santrallerin inşasında aktif olarak yer almaktadır. Arap dünyasındaki ilk nükleer santral olan Barakah Nükleer Santrali, Rus teknolojisi ve uzmanlığı kullanılarak inşa edilmiştir. Rusya ayrıca, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle nükleer projelerde iş birliği yaparak, enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltma çabalarını desteklemeye ilgi göstermiştir. Bu strateji, Rusya’nın Batılı güçlerle daha geniş kapsamlı rekabetini yansıtırken, bölge ülkelerine mevcut küresel gerilimler ortamında Rus nükleer teknolojisine güvenebilecekleri sinyalini vermektedir.

Vali Kaleji
The Cradle

İran ve Rusya’dan Batı’nın baskısına karşı meydan okuyan ittifak
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir