featured
  1. Haberler
  2. Alıntılar
  3. Türkiye’nin İran yaptırımları: Erdoğan neden ABD’ye yöneliyor?

Türkiye’nin İran yaptırımları: Erdoğan neden ABD’ye yöneliyor?

Geçtiğimiz günlerde Türk hükümeti, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 İranlı şahsın ve askeri, araştırma, enerji, bankacılık ve denizcilik sektörleriyle bağlantılı 18 şirketin Türk topraklarındaki varlıklarının dondurulması emrini yayınladı.

Türkiye’nin İran’la yakın ekonomik ilişkileri sürdürmeye çalışan geçmiş politikalarıyla tezat oluştursa da bu hamle, Ankara’nın dış politikasında, özellikle de geçen hafta “snapback mekanizması” kapsamında yaptırımların yasa dışı olarak yeniden yürürlüğe girmesinden sonra Batı’nın baskılarıyla açıkça bağlantılı olan köklü bir değişime işaret ediyor.

Bu U dönüşü, Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinin ardından geldi ve muhtemelen iki ülkenin bölge üzerindeki anlaşmasının bir parçası. Bu da şu soruları akla getiriyor: Bu değişimin amacı nedir ve Erdoğan’ın Trump’ın İran karşıtı gündemiyle uyum sağlamasının motivasyonu nedir? Türkiye’nin İran’dan ekonomik olarak uzaklaşmasının olası zararları ne olur?

Türkiye’deki değişimin itici gücü ve Erdoğan’ın Trump’la işbirliğinin amaçları:

1. Karabağ örneği ve Zengezur koridoru

Türkiye, “Türk Dünyası” ve Hazar Denizi’nin doğusunda, merkezinde Zengezur Koridoru projesi olan doğrudan bir kara köprüsü vizyonunu aktif olarak sürdürmektedir.

Daha önce İran ve Rusya’nın güvenlik ve bölgesel endişeler nedeniyle gösterdiği dirençle sekteye uğrayan proje, şimdi ivme kazanıyor. Erdoğan, Trump’la ittifak kurarak şimdi bu iddialı rotayı daha geniş bölgesel hedeflerinin önünü açmak için kullanıyor.

2. Suriye davası ve el-Culani’nin konumunun sağlamlaştırılması

Suriye, Türk dış politikasının bir diğer önceliğidir. Geçen yılın Aralık ayı başlarında Suriye’de Ebu Muhammed el-Culani liderliğindeki milislerin iktidarı ele geçirmesinin ardından Erdoğan, güçlerini sağlamlaştırmak ve ardından kuzey Suriye’de özerklik isteyen Kürtlerin oluşturduğu olası tehditleri sona erdirmek için çalışıyor.

Ancak kendi ekonomik sıkıntıları nedeniyle El Culani’nin yeni kurulan hükümetine mali yardım sağlayamıyor. Bu nedenle Ankara, çabalarını Batı’yı Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna etmeye odakladı.

Trump yönetimi, bazı kısıtlamaları kaldırırken aynı zamanda kuzey Suriye’deki Kürt iddialarına karşı eskisinden daha sert bir tutum benimseyerek buna uydu. ABD’nin Ankara Büyükelçisi, Kürtlerin sorunlarını çözmeleri ve El Culani hükümetiyle bir anlaşma arayışına girmeleri gerektiğini açıkça ifade etti.

Ayrıca Türkiye, Trump yönetiminin İsrail’in Suriye’deki askeri operasyonlarını dizginleyebileceğini ve Şam ile Tel Aviv arasında bir güvenlik düzenlemesine aracılık edebileceğini umuyor. Ankara, böyle bir anlaşmanın Suriye sahasında İsrail’le doğrudan askeri çatışma riskini azaltacağını hesaplıyor.

3. ABD’den askeri alımlarda ilerleme

Bir diğer önemli konu da Türkiye’nin ABD’den askeri alımları. Joe Biden döneminde Ankara, Moskova ile yaptığı askeri iş birliği ve Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımı nedeniyle F-16’larının ve gelişmiş mühimmatlarının güncellenmesinden mahrum bırakılmıştı. Bu arada Washington, Türkiye’nin rakipleri Yunanistan ve Kıbrıs’a F-35’ler ve modernize edilmiş F-16’lar tedarik etti.

4. Türkiye’nin iç durumu ve siyasi baskılar

İçeride Erdoğan’ın siyasi zemini önceki yıllara göre çok daha sallantılı. Adalet ve Kalkınma Partisi, son belediye seçimlerinde son yirmi yılın en kötüsü olan tarihi bir kayıp yaşadı. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu sonucun tekrarlanması gerçek bir olasılık. Sonuç olarak, birçok analist ve politikacı, Ekrem İmamoğlu ve diğer rakip yetkililere karşı yeni başlatılan yolsuzluk davalarını, rakiplerini kenara itmek için siyasi bir manevra olarak görüyor.

İçerideki konumu bu kadar kırılgan olan Erdoğan, iç baskıyı hafifleteceğini ve iktidardaki hakimiyetini güçlendireceğini umarak, özellikle ABD’den gelecek dış destekle konumunu güçlendirmeye çalışıyor.

Trump güvenilir mi?

Trump’ın hassas noktalarda müttefiklerine ihanet etme konusunda uzun bir geçmişi var ve aslında hiçbir ülke ona tam olarak güvenemez. Trump’ın Batı Asya politikasının önceliği esas olarak Türkiye’nin taleplerine ters düşen İsrail çıkarları etrafında dönüyor.

İsrail, Türkiye’nin bölgedeki hava üstünlüğünü tehdit edecek en son askeri teknolojilere erişimine izin vermeyecektir.

Dahası, Beyaz Saray’ın İsrail’e sarsılmaz desteğiyle şekillenen Suriye ve Kürt politikaları, Türkiye’nin çıkarları pahasına ilerleyecek gibi görünüyor.

Trump’ın Suriye’nin Golan Tepeleri’ndeki İsrail hakimiyetini sağlamlaştırma hamleleri ve Kürt güçlerine sınırlı da olsa devam eden desteği, Türk lidere güçlü müttefikinin hem güvenilmez hem de öngörülemez olduğunun sinyalini veriyor.

İş dünyasının İran’dan ayrılmasının ekonomik kayıpları

Türkiye ekonomisi kırılgan bir durumda, yüzde 30’un üzerine çıkan enflasyon ve yoğun mali baskılarla boğuşuyor. Özellikle Trump döneminde Batı ile önceki yakınlaşma politikası önemli bir ekonomik fayda sağlamadı ve “Önce Amerika” doktrini tarafından büyük ölçüde engellenen Amerikan yatırımının geri dönüşü pek olası değil.

Buna karşılık, Türkiye’nin Doğu’ya açılan kapısı konumunda olan İran ile daha derin bir ekonomik ve transit iş birliği önemli bir potansiyel barındırmaktadır. Bu durum, özellikle İran’ın Batı’nın ekonomik hakimiyetine karşı artan bir direnişi simgeleyen BRICS ve Şanghay İşbirliği örgütlerine katılımının ardından daha da belirginleşmektedir.

Doğu’nun önde gelen ekonomilerinin yeni, bağımsız finans ve ticaret kurumları kurması, artık doların hegemonyasına ve Batı öncülüğündeki ekonomik düzene ciddi bir tehdit oluşturuyor. Türkiye için bu doğu ekseni, daha istikrarlı ve bağımsız bir ekonomik geleceğe giden yolu çizebilir.

Rusya, Hindistan ve Çin ile ortaklık içinde Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’nun merkezi olan İran, gelecekteki Doğu-Batı ticareti için hayati bir arter olarak öne çıkıyor. Türkiye, Tahran’la yakın bağlarını sürdürerek bu dönüştürücü ekonomik ağda kilit bir rol üstlenecek konumdadır.

Son

Karmaşık iç ve bölgesel koşullarda, Türk hükümeti, yüce emellerini ilerletmek için ABD desteklerinden azami ölçüde yararlanmaya çalışıyor. Zengezur Koridoru, Suriye’de mevzi oluşturulması ve Rusya’dan askeri alımlar gibi projeler bu stratejinin temel ayaklarını oluşturuyor. Ancak dengesiz ve İsrail yanlısı bir müttefik olarak Trump, Erdoğan için riskli bir seçim zemini oluşturuyor. Aslında Türk lider onun tam ve sürdürülebilir desteği olabileceğine güvenemez. Öte yandan, İran’la ticari bağların kesilmesi, zaten kırılgan olan Türk ekonomisine darbe vuracak ve onu yükselen Doğulu güçlerle önemli ticaret fırsatlarından mahrum bırakacaktır. Son olarak, Türkiye artık kazanımlarını maksimize etmek ve potansiyel kayıpları en aza indirmek için dış politikasında hassas ve dengeli hareket etmelidir.

Al Waght

Türkiye’nin İran yaptırımları: Erdoğan neden ABD’ye yöneliyor?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir