Tahran ve Moskova arasında Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın resmen yürürlüğe girmesinin ardından, İran ve Rusya uzun süredir devam eden ilişkilerinde yeni bir aşamaya girdi. Savunma, enerji, teknoloji ve finans alanlarında iş birliğini kapsayan 20 yıllık anlaşma, ikili ve bölgesel bağların güçlendirilmesinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Her iki ülke de benzeri görülmemiş Batı yaptırımlarıyla karşı karşıya kalırken, anlaşma, özellikle BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi örgütler aracılığıyla alternatif siyasi ve ekonomik çerçeveler inşa etme konusundaki ortak kararlılıklarını vurguluyor.
Bu stratejik anlaşmanın etkilerini daha derinlemesine anlamak için Tehran Times, önde gelen Rus tarihçi ve Rusya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Dr. Lana Ravandi-Fadai ile görüştü. İran ve Ortadoğu meseleleri konusunda önde gelen bir uzman olan Dr. Ravandi-Fadai, bu anlaşmanın İran’ın jeopolitik nüfuzunu nasıl yeniden tanımlayabileceği, Avrasya’nın güç dengesini nasıl değiştirebileceği ve enerji ve bölgesel güvenlik alanlarında yeni iş birliği yolları açabileceği konusunda ayrıntılı bir analiz sunuyor.
Röportajın tam metni şöyle:
Bu anlaşma İran’ın BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi çok taraflı çerçevelerdeki konumunu nasıl etkileyebilir?
Bu anlaşmanın ekonomik izolasyonun üstesinden gelmek için gerçek bir araç teşkil ettiğinden eminim. Nitekim İran, Mahmud Ahmedinecad’ın cumhurbaşkanlığı döneminden itibaren bu yönde yavaş yavaş ilerlemeye başlamış, Rusya’ya ve Rusya’nın önemli rol oynadığı siyasi ittifaklara, yani Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS’e yönelmiştir. İran, açıkça Rus yanlısı olan ve uluslararası düzeyde de dahil olmak üzere ülkemizle bağlarını güçlendirmek için aktif olarak çalışan merhum İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde bu iki örgüte katılmıştır. Bu süreç, Lider Ayetullah Seyyid Ali Hamaney tarafından tam olarak desteklenmiştir.
Merhum Cumhurbaşkanı Reisi döneminde bu sürecin süratle hız kazandığı ve Batı’nın politikalarını değiştirmeye veya İran’a taviz vermeye yanaşmadığını kabul eden ve bu nedenle Rusya, Çin ve BRICS blokuyla iş birliğini derinleştirmeye karar veren Mesud Pezeşkiyan döneminde de devam ettiği söylenebilir.
Pezeşkiyan, BRICS’in İran’ın küresel alanda kendini göstermesine ve dünya meselelerinde daha aktif bir rol oynamasına yardımcı olabileceğini belirterek, örgütün İsrail veya Birleşik Krallık gibi devletlerin bağımsız ve egemen devletlere karşı saldırgan eylemlerde bulunmasını önlemede kilit bir rol oynaması gerektiğini vurguladı.
İran, Çin’de düzenlenen son Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine katıldı ve Cumhurbaşkanı, örgütün çok kutuplu bir dünyanın oluşumuna katkıda bulunabileceğini yineledi. Pezeşkiyan, göreve başladığında Batı’nın ekonomik destek sunacağı konusunda bazı yanılgılara kapılmıştı. Ancak Batı Avrupa’nın (yani Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık) İran’a yönelik BM yaptırımlarını fiilen yeniden yürürlüğe koymasının ardından, Cumhurbaşkanı Batı veya Avrupa’nın kendisine yardımcı olabileceğine dair son umudunu da yitirdi.
O zamandan beri Rusya ve diğer BRICS üyeleriyle daha yakın iş birliğinin ileriye dönük tek uygulanabilir yol olduğuna karar verdi ve hatta yaptırımları aşmak için bir mekanizma oluşturmayı önerdi. En önemlisi, İran artık Rusya’nın desteğine güvenerek bu tür örgütlerde daha güvenli bir şekilde konumlanabiliyor.
Bu anlaşma, özellikle yaptırımlar ve uluslararası baskılar karşısında İran’ın Batılı güçler karşısındaki diplomatik nüfuzunu ne ölçüde değiştirebilir?
Hem İran hem de Rusya ağır Batı yaptırımları altında, ancak İran kendisini daha da savunmasız bir konumda buluyor. Bu nedenle, bu anlaşmanın imzalanması Tahran’ın Batılı büyük güçler karşısındaki tutumunu daha büyük bir güvenle savunmasını sağlayacaktır. Her iki taraf da yaptırımlara karşı koymak için karşılıklı yardımlaşma sistemini başarıyla kurarsa, Rusya ve İran’ın Batı karşısındaki tutumları önemli ölçüde güçlenecektir.
Bu ortaklığın ekonomik vaatlerini gerçekleştirirken her iki ülke hangi zorluklarla karşılaşabilir?
Birincisi, hem Rusya hem de İran şu anda ekonomik büyümede bir yavaşlama yaşıyor ve bu durum dış ekonomik iş birliğini olumsuz etkileyebilir. İkincisi, Rusya-İran arasındaki yakın iş birliği Batı çıkarlarına aykırıdır ve her iki ülkeye de yeni ek yaptırımlar uygulanabilir. Yine de, yeterli siyasi iradeyle bu engellerin aşılabileceği kanaatindeyim.
Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması sizin açınızdan Avrasya’daki stratejik dengeyi, özellikle İran-Rusya ilişkileri bağlamında nasıl değiştiriyor?
Bu anlaşmanın Avrasya’daki güç dengesini hem Rusya hem de İran lehine değiştireceğine ve Batılı ülkelerin ve İsrail’in etkisini azaltacağına inanıyorum. Ancak, İran’ın şu anda bölgede yalnızca İsrail’in değil, aynı zamanda daha önce İran’ın en sadık müttefiklerinden biri olan Suriye’nin sonraki süreçte iktidar değişikliği sonrasında kurulan Ahmed el-Şara rejiminin de muhalefetiyle karşı karşıya olduğunu belirtmek gerekir.
Dolayısıyla, İran’ın bölgesel rolünün güçlenmesi, ciddi zorluklarla birlikte ilerleyen kademeli bir süreç olacaktır. Ancak Rusya ve İran İslam Cumhuriyeti’nin diğer müttefiklerinin desteğiyle bu sürecin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.
Bu anlaşmanın diğer bölgesel aktörleri de benzer stratejik ortaklıklar kurmaya teşvik edeceğini düşünüyor musunuz?
Şüphesiz. Bölgedeki birçok ülke, Rusya-İran ortaklığının ne kadar hızlı ve etkili bir şekilde geliştiğini fark etti ve bu durum onları birbirleriyle iş birliğini derinleştirmeye teşvik ediyor. Son örneklerden biri, Pakistan’ın nükleer silahlara sahip olması göz önüne alındığında özellikle önemli olan Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki karşılıklı savunma anlaşmasıdır. Artık Pakistan’ın caydırıcılık kapasitesi Suudi Arabistan’a da yayılacak ve Riyad, Pakistan’ın yardımıyla kendi nükleer programını ilerletmeyi planlıyor.
Enerjinin her iki ülke ekonomisindeki önemi göz önüne alındığında, bu anlaşma petrol, doğalgaz ve alternatif enerji işbirliğinde nasıl bir rol oynayacak?
Bu anlaşmanın, iki ülke arasında petrol ve gaz sektörünün yanı sıra alternatif enerji alanında da daha derin bir iş birliğini aktif olarak teşvik edeceğine inanıyorum. Gazprom, saha geliştirme de dahil olmak üzere İran petrol ve gaz sektöründeki bir dizi projeyi finanse etmekle ilgilendiğini daha önce belirtmişti.
Her iki ülke de küresel enerji piyasasındaki politikalarını koordineli bir şekilde yürütürlerse, dünya petrol ve özellikle de doğalgaz fiyatlarını, her ikisinin de bu kaynaklara ilişkin geniş rezervlere sahip olduğu göz önüne alındığında, kendi lehlerine olacak şekilde önemli ölçüde etkileyebilirler.
Sahar Dadjoo
Tehran Times




