Reuters’ın endişe verici haberi doğruysa, Suriye yeni yılda tam teşekküllü bir iç savaşa mı tanık olacak? Esad rejiminin geri dönme ihtimali gerçekten var mı? Moskova nasıl bir rol oynayacak ve İsrail, Lübnan ve Türkiye neden en büyük kaybedenler olabilir? Yeni yıl Suriye ve Lübnan’da büyük değişimlerin başlangıcı mı olacak?
Küresel haber ajansı Reuters, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı destekleyen beş kişinin, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara liderliğindeki mevcut rejimi devirmek ve önceki rejimi, tüm Suriye’de olmasa da en azından kuzey kıyısındaki Alevi bölgelerinde iktidara geri getirmek için bir süredir darbe planladıklarına dair çok uzun (en az 2.500 kelime) bir haber yayınladı.
Ajans, kendilerine sızdırılan ve doğru olduğuna inanılan bilgilere atıfta bulunarak, Devlet Başkanı Beşşar Esad döneminde askeri istihbaratın başında bulunan Tümgeneral Kemal Hasan ve Devlet Başkanı Esad’ın kuzeni milyarder Rami Mahluf’un bu plana öncülük ettiğini, sadece Suriye’nin Alevi kıyı bölgelerinde değil, aynı zamanda Lübnan’da da komutaları altındaki milisleri finanse etmek ve silahlandırmak için on milyonlarca dolar harcadıklarını belirtti. Reuters, Mahluf’un bayrağı altında bu milislere katılanların sayısının yaklaşık 55.000 olduğunu, bunların çoğunun Alevi olduğunu ve Kemal Hasan’ın milislerinin saflarında 12.000 kişinin daha bulunduğunu tahmin ediyor. Moskova, Abu Dabi ve Lübnan’da ofisleri bulunan bir finans ağı, finansı denetliyor ve fonları yukarıda adı geçen milislere iletiyor.
Dikkatimizi çeken en tehlikeli bilgi ise, Reuters’ın bilgiyi kendisine atfettiği Tartus Valisi Sayın Ahmed El-Şami’nin, Suriye sahilinde rejimin devrilmesinden önce yer altında 14 gizli komuta odası ve onlarca gizli silah deposu bulunduğunu, Şam’daki mevcut yönetimin bunların varlığından haberdar olduğunu ve onlara karşı koymaya hazır olduğunu, Cumhurbaşkanı El-Şara’nın Halid El-Ahmar’ı (Alevi) ve dostunu ve müttefikini görevlendirdiğini ve onunla birlikte rejimi devirip Şam’a girerek bu yeni harekete karşı koymayı planladığını teyit etmesidir.
Gazetecilik dünyasındaki uzun yıllara dayanan deneyimimize dayanarak, bu raporda yer alan bilgilerin çoğunun, hatta tamamının, çoğunluğu Şii olan Suriye kıyılarında güvenliği sağlamaktan sorumlu olan Tartus’un mevcut valisi Sayın El-Şami’den ve muhtemelen başta Amerikan istihbaratı olmak üzere bazı uluslararası istihbarat örgütlerinin katılımıyla geldiğini göz ardı etmiyoruz.
Akıllara gelen en önemli soru, bu sızıntının nedenleri ve neden tam da bu zamanda, yani Esad rejiminin devrilmesinin yıldönümünde gerçekleştiği ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ve kardeşi Mahir Esad’ın yanı sıra bu iki adamı Moskova’da ağırlayan Rusya’nın rolünün ne olduğudur. Sayın Mahluf, başkentin kalbindeki lüks Radisson Oteli’nde açıkça ikamet ediyor, sakal bırakmış, dindar olmuş, konuşmalarında Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyor ve kendisini ilahi bir emirle Suriye’nin ve özellikle de Alevi mezhebinin kurtarıcısı olarak görüyor.
***
Tüm bu sorulara verilebilecek olası yanıtlar şu şekilde özetlenebilir:
- Birincisi: “Yeni Suriye”deki siyasi, ekonomik, güvenlik ve yaşam koşulları hiç de iç açıcı değil ve rejimin devrilmesinden bir yıl sonra Suriyelilerin çoğu arasındaki hoşnutsuzluk giderek tırmanıyor. Belki de bu bilgi ve ayrıntıların sızdırılması, yeni yetkililerin Batı’daki, özellikle de Amerika’daki müttefiklerine bir yardım çağrısı ve eski rejimin geri dönmesi ve milislerinin artan gücünün yakın tehlikesine dair bir uyarı niteliğindedir.
- İkincisi: Yeni Suriye rejiminin İsrail işgal devletine yakınlaşma ve onu yatıştırma, Suriye topraklarının kutsallığını ihlal etmelerine yanıt vermeme yönündeki tüm girişimleri tamamen ters sonuçlar verdi. İsrail uçakları, Şam’ın kalbindeki Savunma Bakanlığı karargahı ve Genelkurmay binası da dahil olmak üzere Suriye hedeflerine 500’den fazla hava saldırısı düzenledi. Daha da tehlikeli olanı, rejimin güney Suriye’nin büyük bir bölümünü ve Hermon Dağı’nı işgal etmesi, Şam’ın dış mahallelerinde kontrol noktaları kurması ve Süveyda şehrinde çatışmalara yol açmasıdır.
- Üçüncüsü: Özellikle Alevi mezhep kimliğine odaklanmanın nedeni, yeni Suriye liderlerinin Şam’a girdikleri ilk günden itibaren Sünni kimliğini öne çıkarmaları, buna bağlı bazı kesimlerin kuzey sahillerinde (Aleviler) ve Süveyde’de (Dürzi) azınlıklara karşı katliamlar gerçekleştirmeleri ve tüm muhalif grupların ve liderlerinin yönetime katılımlarının engellenmesidir.
- Dördüncüsü: Başkan Donald Trump yönetimi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistin’in yanı sıra, Güney Suriye’nin işgali ve saldırıların desteklenmesi de dahil olmak üzere, hem Suriye hem de Lübnan’daki İsrail stratejisinin tamamen yanında yer aldı. Bu yönetim, İsrail işgaline karşı bir direniş projesi olan Suriyeli İslamcı grupların hedeflerini bombalamak için savaş uçaklarını göndererek daha da ileri gitti ve Netanyahu ile dışişleri ve savaş bakanlarının Suriye egemenliğini kışkırtıcı bir şekilde ihlal eden Güney Suriye ziyaretine, İsrail güçlerinin güneyde ve Hermon Dağı eteklerinde gerçekleştirdiği bombalama ve katliamlara hiçbir şekilde itiraz etmedi.
- Beşincisi: Rusya’nın tutumu, bölgedeki Rus çıkarlarına hizmet etmek için de olsa, büyük bir belirsizlik ve belki de ikiyüzlülükle karakterize ediliyor. Reuters’ın, Esad destekçileri ve yakınlarının Şam’daki mevcut rejimi devirmek için hareket ettikleri ve hareketlerine izin verildiği yönündeki haberindeki bilgiler doğruysa, bu “dolaylı” bir Rus onayının varlığı anlamına gelir. Bölgedeki kıyı şeridinden, Rus deniz üslerinden ve (Hmeimim) hava üssünden sorumlu olan Tartus valisi Ahmed el-Şami, Cumhurbaşkanı el-Şara’nın Moskova ziyareti sırasında, Putin’e, Şam’daki hükümeti istikrarsızlaştırmak için Rusya topraklarından hareket eden Mahluf ve Hasan’dan şikayetçi olduğunu ve onlara ve eski rejimin adamlarına hiçbir yardımda bulunulmayacağına dair garanti istediğini açıkladı.
- Altıncı: Türkiye-Rusya ilişkileri, Türkiye’nin Suriye’de Moskova ile doğrudan koordinasyon olmadan attığı adımlar, Ukrayna tarafına daha fazla yakın durması ve iki Rus petrol tankerinin Boğaz sularında Ukrayna insansız hava araçları tarafından vurulup imha edilmesine izin vermesi gibi birçok nedenden ötürü bugünlerde gerginliğin zirvesinde. Moskova, Esad’ın adamlarını dolaylı olarak destekleyerek Ankara’ya “öncelikli” bir protesto mesajı mı göndermek istiyor?
- Yedinci: Raporda bahsi geçen ve Şam rejimini devirmek temelinde para ve askeri gücü birleştiren Alevi beşlisinin hareketleri başarılı olursa, kuzey kıyısında herhangi bir Alevi devletinin kurulması, Şam rejiminin devrilmesini destekleyen ve ona siyasi, askeri ve diplomatik olarak yardım eden “Sünni” Türkiye için de doğrudan bir tehdit oluşturacaktır. Doğu Türkiye’de 15-25 milyon arasında Alevi’nin varlığına dikkat çekmeliyiz.
- Sekizinci: Reuters’ın kendisine yakın kaynaklara dayanarak bildirdiği gibi, eski Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Rusya’da sonsuza dek sürgünde yaşama fikrine büyük ölçüde boyun eğdiği doğru değil. En yakın arkadaşlarından birinden edindiğimiz bilgiye göre, kendisini hâlâ Suriye’nin meşru cumhurbaşkanı olarak görüyor ve iktidarı asla bırakmadı.
***
Sonuç olarak, eski rejimin destekçileri ve adamlarının giderek artan ve “iddialı” hareketleri, İslami Cemaat ile Lübnan direnişinin Güney Suriye’de İsrail işgaline, Suriye egemenliğine yönelik askeri müdahalelerine ve beraberindeki katliamlara karşı giderek artan ve ortak faaliyetleri ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın da belirttiği gibi, Güney Suriye’deki işgalinin kalıcı ve ebedi olduğunun teyit edilmesi göz önüne alındığında, yeni yılın Suriye ve Lübnan’da büyük değişimlerin başlangıcı olabileceğini söylüyoruz.
Büyük Suriye’nin birçok bölgesinde benzeri görülmemiş bir kaos, silah ve çatışma ortamına tanıklık edeceğini göz ardı etmiyoruz. Böyle bir durumda, en çok etkilenenler İsrail işgal devleti ve ABD olabilir ve yıkıcı planlarının bedelini ağır ödeyebilirler. Bu kaosun alevlerinin Suriye’ye komşu bazı Arap ülkelerine, özellikle Lübnan, Ürdün ve bazı Körfez ülkelerine ulaşacağı kesindir.
Abdulbari Atvan
Rai Al Youm




