featured
  1. Haberler
  2. Alıntılar
  3. Ankara ve Tahran: Ekonomik ortaklıktan anti-Siyonist ittifakına

Ankara ve Tahran: Ekonomik ortaklıktan anti-Siyonist ittifakına

Uluslararası sistemin giderek çok kutupluluğa doğru ilerlemesi ve bölgesel aktörlerin kriz yönetimindeki rolünün artmasıyla birlikte, hem İran hem de Türkiye, ortak düşman Siyonist rejime karşı ortaya çıkan güvenlik mimarisinde kendi rollerini belirlemeye çalışıyor.

Yeni bir dünya şekillenirken kadim ticaret ruhu, bölgeye yeniden geri dönüyor. Adı çoğunlukla güvenlik ve siyasi anlaşmalarla anılan bölge, bugünlerde siyasi ve jeopolitik meselelerin yanı sıra bir miktar ticari iş birliği de yaşıyor. Bölge ülkeleri arasındaki bu güvenlik ve ticaret iş birliği, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yakın zamanda İran’a yaptığı ziyarette görülebilir. Bu ziyarette, hem İran hem de Türkiye’yi ilgilendiren güvenlik ve ticaret konuları ele alındı ​​ve iki ülke bu alanlarda ortak faydaların temini peşinde koşmaya hazırlanıyor.

Suriye’den Tel Aviv’e

Türkiye ve İran açısından, hem Şam’da hem de işgal altındaki Filistin’de işbirliğine yönelik ortak çıkarlar bulunmaktadır:

Suriye’de istikrar konusunda iş birliği: Türk ve İran Dışişleri Bakanları, Tahran’da gerçekleştirdikleri görüşmede Suriye’de istikrarın sağlanmasının gerekliliğini vurguladılar. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Türk mevkidaşıyla yaptığı görüşmede, Suriye’de istikrar, güvenlik ve huzurun, ülkenin toprak bütünlüğü ve toprak bütünlüğünün korunmasıyla doğrudan ilişkili olduğunu ve Suriye’nin güvenliği ve istikrarına yönelik en önemli tehdidin Siyonist rejim ve bu rejimin işgali olduğunu vurguladı. Bunun da göz önünde bulundurulması gerekir ki, İsrail rejiminin Suriye’deki son eylemleri, Türkiye’nin şu anda Culani’nin en önemli destekçisi olarak Culani grubunun varlığı konusunda tehlike ve endişe hissetmesine neden oldu ve Türkiye’nin İran ile iş birliği yaparak Suriye’de istikrar sağlamaya çalışıyor olması olasıdır. Bazı uzmanlar ayrıca, Türkiye Dışişleri Bakanı’nın İran’a yaptığı ziyarette, Suriye’nin güvenliğini sağlama alanında İran ile yeni ilişkiler tanımlamayı talep ettiğini ve böylece Tahran’ın Suriye’de istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmasını sağlamayı amaçladığını da ileri sürdüler.

Türkiye, Esad’ın düşüşünden önce Suriye’deki gelişmelere karşı iki temel sorunla yüzleşiyordu: ilki Kürtler ve ikincisi mültecilerin dönüşü. Ortaya çıkan yeni yönetimin Ankara ile uyumlu olması, Erdoğan’ı bu dosyalarda Türkiye’nin menfaatlerinin kayda değer bir şekilde ilerlemesi konusunda umutlandırsa da, Culani hükümetinin geçen bir yıllık süresi içinde sağlanan sonuç, Suriye’de istikrar sağlama konusunda başarısızlık ve aksine istikrarsızlık ve çatışmaların artması olmuştur. Şu anda barışın geri dönmesi ve toprak bütünlüğünün korunması, daha önce hiç olmadığı kadar uzaktır ve bu durum Türkiye’yi, özellikle Siyonist rejimin oynadığı role ilişkin gelecekteki gelişmeler konusunda endişelendiriyor. Bu bağlamda İran Dışişleri Bakanı, Hakan Fidan ile düzenlediği ortak basın toplantısında, bölgedeki ülkelerin Siyonist rejimin, özellikle Suriye ve Lübnan’daki yayılmacı eylemlerine karşı durmaları gerektiğini vurgu yaptı.

Tel Aviv’deki ortak düşman: Siyonist rejimin bölgedeki ülkelere yönelik tekrarlanan saldırıları, Filistinlilerin yanı sıra Türkiye’nin yakın müttefiki Katar’ı da etkilemiş ve Ankara’daki yetkililer arasında endişe yaratmıştır. Türkiye ve İran’ın İsrail şeklinde ortak bir düşmanla karşı karşıya olması doğaldır ve Tel Aviv’e karşı koymak için Ankara ile Tahran arasında daha yakın bir işbirliği her iki ülke için de hayati önem taşıyor. Fidan, Tahran’da bölgesel güvenlikle ilgili olarak, hem İran hem de Türkiye’nin “İsrail’i Orta Doğu’daki istikrarın en büyük tehdidi” olarak gördüğünü belirtti. Türk Dışişleri Bakanı ayrıca, nükleer müzakereler sırasında Ankara’nın Tahran’a verdiği desteği vurguladı ve “haksız” yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu. Öte yandan, makro jeopolitik gelişmeler Tahran-Ankara ilişkilerinin önemini iki katına çıkardı. Uluslararası sistemin giderek çok kutupluluğa doğru ilerlemesi ve kriz yönetiminde bölgesel aktörlerin rolünün artmasıyla, hem İran hem de Türkiye, ortak düşmanları olan Siyonist rejim karşısında, ortaya çıkan güvenlik mimarisinde rollerini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Bu bağlamda önemli bir konu da Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın eş zamanlı olarak Tahran’a gerçekleştirdiği ziyarettir. Her iki ülke yetkililerinin iki ziyaret arasındaki bağlantıya ilişkin sessizliğine rağmen, bu ziyaretin, Siyonist rejimin bölgesel güvenliğe yönelik jeopolitik tehditleri konusunda endişe duyan üç bölgesel gücü bir masa etrafında bir araya getiren mesajlar içerdiği düşünülebilir.

İran-Türkiye ortak demiryolu

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Pazartesi günü Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından iki ülke arasındaki ortak demiryolu iş birliği konusuna değindi. Bazı medya kuruluşları, Türk ve İran dışişleri bakanları arasındaki görüşmede, İran’ı kuzey güzergahı üzerinden bağlama önerisinin gündeme geldiğini bildirdi. Bu güzergah, Marand-Çeşmesorya demiryolunun tamamlanmasını temel alıyor ve İran’ı Çeşmesorya’dan geçtikten sonra Kars’a, oradan da Türkiye’nin kuzey hattına ve ardından Avrupa’ya bağlıyor. Bu güzergahın iki temel hedefi var: Türkiye’nin doğu-batı eksenini tamamlamak ve İran’a doğu-batı transit güzergahı sağlamak. Demiryolu taşımacılığı alanında da faaliyet gösteren Hindistan merkezli “Kaşan Bilişim Teknolojileri Yatırım Şirketi”, İran ve Türkiye arasındaki demiryolu iş birliği potansiyeline ilişkin değerlendirmesinde, iki ülke arasında önerilen yeni demiryolu hattının tarihi boyutlarda ortak bir çaba olduğunu ve iki büyük ülke arasında stratejik bir geçit görevi gördüğünü belirtti. İran’da resmi olarak Marand-Çeşmesoraya demiryolu transit hattı olarak bilinen bu güzergah, Türkiye’nin Aralık sınır bölgesine kadar uzanacak.

Raporlar ayrıca demiryolunun yaklaşık 200 kilometre (120 mil) uzunluğunda olacağını belirtiyor. İranlı yetkililer, toplam maliyetin yaklaşık 1,6 milyar dolar olacağını ve çalışmaların yalnızca üç ila dört yıl süreceğini tahmin ediyor. Her iki dışişleri bakanı da iki ülke arasındaki yeni demiryolu bağlantısının önemini vurguladı.

Şu anda İran ile Türkiye arasındaki demiryolu bağlantısı çok düşük bir kapasiteye sahip. Bu aks üzerinde, demiryolu Van Gölü’nde kesintiye uğruyor ve vagonların göl üzerinden fibrat veya Landcraft benzeri gemilerle taşınması gerekiyor. Bundan sonra, Türkiye’nin nispeten eski ve yavaş olan güney hattı devam ediyor. Öte yandan Türkiye, kalkınma planlarında mevcut güney aksından ziyade kuzey hattının geliştirilmesine daha fazla önem veriyor.

Büyük iş potansiyeli

Son on yıllarda Türkiye-İran ilişkilerinde büyük ölçüde göz ardı edilen bir nokta, iki ülke arasındaki büyük ticaret potansiyelidir. Tahran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Hasan Habibullahzade, verdiği bir röportajda, iki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl %65 artarak yaklaşık 19,4 milyar dolara ulaştığını belirterek, bu istatistiği Tahran ve Ankara arasındaki jeopolitik iş birliğinin gerekliliğinin ve devamının açık bir işareti olarak değerlendirdi.

İran Büyükelçisi’ne göre, Tahran ve Ankara, son birkaç yıldır ticaret ve ekonomik ilişkilerini genişletmek için azami güçlerini kullanmıştır. Ulaştırma, gümrük, enerji, eğitim, kültür, güvenlik, sınır, tarım, ticaret, sağlık, sanayi ve teknoloji gibi alanlarda farklı bakanlıklar arasında iş birliğini sağlamak için 13 ortak teknik komiteden oluşan ağ, iş birliğini düzenlemek ve düzenli olarak uygulama çözümleri sunmak için ana platformdur. Ayrıca, “Karma Ekonomik Komisyon”, ikili ilişkilerdeki en aktif ekonomik mekanizmalardan biri olup, bankacılık, yatırım, transit, enerji, ticaret, turizm ve gümrük alanlarında kapsamlı anlaşmaları takip etmektedir.

Enerji alanında iş birliği

Uzmanlara göre, enerji alanında Tahran-Ankara ilişkileri istikrarlı bir etkileşim ve yeni fırsatların birleşimidir ve İran, Türkiye için istikrarlı bir gaz ve enerji tedarik kaynağı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, İran açısından Türkiye, enerji alanında bir rakip değil, stratejik bir ortaktır ve bu işbirliği, bölgenin enerji güvenliğini ve her iki ülkenin konumunu güçlendirebilir.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi de Tahran’da Türk mevkidaşıyla yaptığı görüşmede, İran’ın Türkiye ile gaz tedarik sözleşmesini uzatmaya hazır olduğunu ve enerji sektöründe ikili iş birliğini genişletmek istediğini söyledi. Hakan Findan ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “İran, Türkiye için güvenilir bir enerji tedarikçisidir ve gaz sözleşmesini uzatmaya ve enerji sektöründe iş birliğini genişletmeye hazır olduğumuzu ifade ettik,” dedi.

Üst düzey İranlı diplomata göre, İran ve Türkiye, özellikle ticaret ve ekonomi alanlarında tam bir iş birliği potansiyeline sahip ve iki ülke bu açığı kapatmak ve aralarındaki ticaret ve yatırım engellerini ortadan kaldırmak için adımlar atmalı. Türkiye’ye yıllık 10 milyar metreküp İran gazı tedarik etmeyi amaçlayan mevcut sözleşme Kasım 2026’da sona eriyor ve iki ülke yeni bir sözleşme için müzakere ediyor.

Al Waght*


*Al Waght, Türkiye’nin bölgesel politikalarına en sert şekilde değerlendirmeleri içeren analiz yazıları ile öne çıkan bir İran bağlantılı analiz sitesidir. Bu sebeple Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gerçekleştirmiş olduğu en son İran gezisini periyodik bir ziyaretin ötesine taşıyan, önemli bir takım stratejik ilişkilerin öncülü olabilecek bir boyutta değerlendirmesi dikkat çekicidir. Binaenaleyh bu sürecin nereye evrilebiceğini takip etmek, bölgemizde Siyonist saldırganlığa karşı oluşabilecek yeni ortaklıkları öngörmek açısından faydalı olacaktır.

Ankara ve Tahran: Ekonomik ortaklıktan anti-Siyonist ittifakına
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir